Moved Permanently

Son günlerde farkında mısınız bilmiyorum ama Türkiye gündemini en çok meşgul eden konuların başında tarikat ve cemaat ilişkileri geliyor.

Özellikle cemaatlerde, tarikatlarda yaşanan çocuk istismarları, tecavüzler, kadınlara yapılan istismarlar ifşa oluyor. Kadın cinayetleri, tecavüzler, çocuk kaçırmaları haberlerin gündeminden hiç düşmüyor. Bunlar ülkemizde ilk kez olan veya önceden hiç olmayan, yeni başlayan olaylar değil. Eskiden de vardı fakat haberlerde, gündemde bu kadar konuşulmuyor veya konuşturulmuyordu. Toplumdan gizlenen, failleri ifşa edilmeyen özel durumlardı. İfşa edilip edilmemesi konusunun doğruluğu ve yanlışlığı tartışılır bu konuda yorum yapamıyorum, hassas bir konu, uzmanlar tarafından değerlendirilmeli.

Beni düşündüren kısmı son günlerde neden, nasıl, niçin bu kadar ifşa olduğu! Bilinçli mi yoksa teknolojik faktörler, toplumun duyar seviyesi, eğitim seviyesi gibi etkenler kaynaklı mı bunu merak ediyorum. İnsanlığın üst seviyelere ulaştığı bu çağda hala böyle ensest ilişkilerin yaşanması, istismarların olması, cani ve sapık ruhlu insanların aramızda barınabilmesi düşündürücü ve korkutucu.

Korkutucu kısmını içimde yaşamakla birlikte düşündürücü olan kısmını irdelemek istiyorum. Bu tarz olayların derinine indikçe en çok tarikat ve cemaat gibi yapılanmalarda yaşandığı göze çarpıyor. Bunun birçok nedeni olabilmekle beraber ben bastırılmış duyguları yoğun olan, sindirilmiş, korkutulmuş, özgüvenini yitirmiş insanların daha çok bu gruplar içinde bulunduğunu düşündüğüm için bu olayların bu yapılanmalarda fazla gerçekleştiğini düşünüyorum.

Tabanlarına indiğimizde genellikle ekonomik anlamda alt seviyelerde olan insanların bu yapıların içine girdiğini görebiliriz. Üst tabakada büyük bir ekonomi lobisi, yönetici kadroda şatafat ve zenginlik olmasına rağmen mürit, üye diyebileceğimiz kişilerin birçoğu fakir kesimden oluşmaktadır. Kullanılmaya ve kandırılmaya çok müsait bu insanların duygularıyla oynamak, sindirmek, korkutmak ne yazık ki kolay olduğundan üst kadronun bu kişilere istismarı yoğun şekilde görülmektedir.

Halkın büyük bir kesimi bu konuda sesini yükseltmeye, paylaşımlar yapmaya, protestolar düzenlemeye, davalar açmaya çok şükür ki başladı. Olumlu bir bilincin oturmaya başladığını görüyor, zamanla bu yapılanma ve buna müsait kişilerin toplumdan soyutlanacağını düşünüyorum. Hükümetin de halkın baskısına sessiz kalamayacağını ve adım atmak zorunda olacağını umut ediyorum. Aslında hükümet çoktan başladı da diyebilirim.

Adnan Oktar yapılanmasına vurulan darbe bunun en büyük sinyali. Gün yüzüne çıkan detaylar tüyler ürperticiydi peki koskoca Türkiye’de sadece Oktar ile bu işi temizledik mi? Tabi ki Hayır. Geniş çaplı ve tüm Türkiye’yi kapsayan bir operasyonun şart olduğunu düşünüyorum. Düşünmekle kalmıyor aslında bir şeylerin de farkına varıyorum diyebilirim. Gündemden düşmeyen haberlere ve tv programlarında yorum yapan belli başlı malum şahıslara baktığımda bazı işaret fişekleri alıyorum.

Örneğin geçenlerde Cübbeli Ahmet hocanın tarikat ve cemaat yapılanmalarıyla ilgili söylediği sözler öyle basite alınacak cinsten ve hocanın bunu bizatihi kendi hür iradesiyle söylediklerinden ibaret değil. Belli ki kulağına fısıldanmış. 15 Temmuz ve sonrasında iktidar da gördü ki bu tarikat ve cemaatler oy potansiyeli, siyaset anlamında onlara yarar sağlıyor gibi görünse de hem ülkenin hem devletin menfaat ve çıkarlarına zarar veriyor. Kendilerini söz sahibi gibi gören ve paralel yönetimler kurmaya çalışan bu yapıları başıboş ve serbest bıraktığınız an tepenize binebilecek seviyede tehlikeli oluyorlar.

FETÖ yapılanması bize gösterdi ki devletin en büyük düşmanı bu tarz cemaat ve tarikat yapılanmalarıdır. Dış mihraklar tarafından ekonomik anlamda sürekli desteklenen bu yapılar iç savaş, iç tehdit, darbe silahı olarak hep kullanılacaktır. Ekonomik güçleri milyon dolarları aşan bu yapılara devletin kısa zamanda el koyabileceği, birçoğunu parçalayacağı hissi bende çoktan uyanmış durumda.

 FETÖ yapılanmasında birçoğu haklı olmakla birlikte el konan para ve gayrimenkuller siyasilerin çoktan iştahını kabartmışken sıranın diğer birçok cemaat ve tarikata gelmediğini düşünmek hayalcilik olur. Yakın zamanda hazır Soylu gibi kuvvetli, keskin, sert, Karadenizli İçişleri Bakanı da varken hükümet bu işi görebilir. Devletin kasası boşalmış, vergi üstüne vergi ile toparlanmaya çalışırken aslında birçok finansmanı dış güçler tarafından sağlanan bu cemaat ve tarikatların paralarının devlet eline geçmesi fena da olmaz hani.

Bağış, yardım adı altında topladıkları paraları nerelere harcadıkları, ne yaptıkları belli olmayan bu yapıların yasal yollarla lav edilmesi, ekonomik yapılarının çökertilmesi, kirli işlerinin ifşa edilmesi, toplum nazarında yerle bir edilmesi hem ülke geleceğine, hem ekonomiye, hem toplumsal düzene, hem toplum ahlak yapısına katkı sağlayacaktır. Kırsal kesimde yaşayan gelir ve eğitim seviyesi düşük insanların bu cemaat ve tarikatların ne kadar tehlikeli olduğunu görmesi ve çocuklarını bu yapılara artık teslim etmemeleri gerektiğini fark etmeleri açısından da yapılabilecek operasyonlar çok kıymetli olacaktır.

Operasyonların tüm basına ve görsel medyaya servis edilmesiyle ifşa olacak bu yapılar zamanla etkinliğini kaybedecek, tehlikeli olmaktan çıkacaktır. Son zamanlarda medya ve basındaki görüntüler bana bu gelişmeleri izleyeceğimizi gösteriyor. Pek yakın gelecekte bir sabah uyandığınızda tüm haberlerde ‘Cemaat ve Tarikatlara Dev Operasyon ‘ başlıklarıyla karşılaşırsanız şaşırmayın derim.